Blog

el-hijyeni-1200x676.jpeg

Hastanemizde Başhekimliğimiz ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından düzenlenen etkinliklerle beraber, Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelerde yapılması beklenen haberli el hijyeni gözlemleri sonucunda, el hijyeni şampiyonumuz hemşire Hatice Nogay olmuştur. Çalışanımızı kutlu yor başarılarının devamını diliyoruz.


ETKİNLİKLERİMİZ



covid19.jpeg

Sonuçlar Yüz Güldürücü

COVİD-19 enfeksiyonu geçirmiş kişilerde farklı klinik tablolarla ortaya çıkan durum, COVID-19 sonrası sendromu veya “Uzamış COVID-19 ” olarak adlandırılır.

Yaşlı insanlar ve pek çok ciddi tıbbi rahatsızlığı olan kişiler, COVID-19 semptomlarını en fazla yaşayan kişilerdir, ancak genç ve sağlıklı insanlarda bile enfeksiyon geçirdikten sonra haftalar veya aylar sonra değişik rahatsızlıklar görülebilir.
Özellikle;Yorgunluk, nefes darlığı, öksürük, eklem ağrısı, göğüs ağrısı, kas ağrısı veya baş ağrısı, hızlı veya şiddetli kalp atışı, koku veya tat kaybı, hafıza, konsantrasyon veya uyku sorunları, döküntü veya saç dökülmesi, stres sendromu, depresyon ve anksiyete

COVID-19 tüm organlara zarar verebilir. Bu organ hasarı, uzun vadeli sağlık sorunları riskini artırabilir. COVID-19’dan etkilenebilecek başlıca organlar:
COVID-19’un iyileşmesinden aylar sonra yapılan görüntüleme testleri, yalnızca hafif COVID-19 semptomları yaşayan kişilerde bile kalp kasında kalıcı hasar olabileceğini göstermiştir. Bu, gelecekte kalp yetmezliği veya diğer kalp komplikasyonları riskini artırabilir.
COVID-19 genellikle akciğerlerdeki küçük hava keselerinde (alveoller) uzun süreli hasara neden olabilir. Meydana gelen yara dokusu, uzun zamanda solunum problemlerine neden olabilir.
COVID-19 felç gibi hastalıklar, nöbetlere ve geçici felce sebep olabilir.

COVID-19, Parkinson hastalığı ve Alzheimer hastalığı geliştirme riskini de artırabilir.

COVID-19, kan hücrelerinin pıhtılaşma olasılığını artırabilir. Büyük pıhtılar kalp krizi ve felçlere yol açabilirken, COVID-19’un sebep olduğu kalp hasarının büyük bölümünün kalp kasındaki küçük kan damarlarını tıkayan çok küçük pıhtılardan kaynaklandığı belirtilmektedir.

Kan pıhtılarından etkilenen vücudun diğer bölümleri içinde akciğerler, bacaklar, karaciğer ve böbrekler de yer alır. Öte yandan COVID-19 kan damarlarını zayıflatabilir. Bu da karaciğer ve böbreklerde uzun dönemde problemlere neden olabilir. Covid-19 enfeksiyonu sonrası rehabilitasyon ve antioksidan tedavisine hastanemiz FTR kliniğinde başladık. Sonuçlar yüz güldürücü.


hgsm-logo2.jpg

hsgm logo

Beyhekim Resmi Logo


Ülkemizde ve dünyada kadınlarda en sık görülen ve aynı zamanda en sık ölüme neden olan meme kanseri, meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde meme kanseri kadınlara oranla çok daha az sıklıkla (tüm meme kanserlerinin %1’inden azı) izlenmektedir. Gerek dünyada gerekse ülkemizde en sık izlenen ilk on kanser arasında ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde meme kanseri her 4 kadın kanserinden birisi olmayı sürdürmektedir. Meme kanseri insidansı dünya geneli için yüz binde 47,8 iken, Kuzey Avrupa ülkeleri için 86,4, Doğu Asya için 43,0, Amerika Birleşik Devletleri için 90,3 ve ülkemiz için 47,7’dir.

Bir yıl içinde ülkemizde yaklaşık 19.000 kadına meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Geçmişte ileri evrede teşhis edilen meme kanseri, günümüzde Bakanlığımızca yürütülen tarama programlarının etkisi ile erken teşhis edilebilmekte ve erken tanı oranlarımızda artış sağlanabilmektedir.

Erken evrelerde tespit edilen meme kanserlerinin hem tedavileri daha başarılı olmakta hem de yaşam kalitesi önemli ölçüde artmaktadır. Bu sebeple, yürütülen toplum tabanlı taramalar yolu ile kadınlarımızın olası bir kanser gelişimi durumunda kanser gelişim sürecini erken evrede, henüz klinik bulgular ortaya çıkmadan tespit etmek ve kadınlarda meme kanserine bağlı ölüm hızını düşürmek mümkün olabilmektedir.

Ülkemizde toplum tabanlı kanser taramalarına tüm illerimizde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) kurularak başlanmış, akabinde bu tarama programlarına Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) dahil edilmiştir. Sözü edilen merkezlerimizde Avrupa Birliği Kalite Standartlarına uygun tarama programları ile son teknoloji dijital mamografi cihazlarımız yoluyla halkımıza ücretsiz olarak hizmet verilmektedir. Yine bu’ merkezlerimizde halk eğitimleri, KKMM (Kendi Kendine Meme Muayenesi) eğitimi verilmekte ve broşür dağıtımı da yapılmaktadır.

Ulusal Kanser Kontrol Programımızda; tarama stratejilerinin yanı sıra korunma ve önleme programları ve halkın konuya ilişkin bilinçlendirilmesi çalışmaları da etkili olarak yürütülmektedir.

Kadınlarımız meme kanserinin risk faktörleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri konularında bilgilendirilmeli, kanserden korunacak sağlıklı yaşam koşullarına yönlendirilmelidir.

 

KORUNMA

Tüm kanserlerde olduğu gibi; sebze ve meyveden zengin, uygun koşullarda hazırlanmış gıdaların tüketimi ile sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleştirilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması, sağlıklı kiloda olma, sigara ve alkol kullanımından uzak durma ile meme kanseri riski azaltılabilmektedir. Aile hekimine danışılarak sağlıklı kiloda olunup olunmadığı öğrenilebilir. Emzirmenin meme kanserinden koruduğuna dair çok sayıda çalışma bulunduğu için tüm annelerin bebeklerini en az 2 yıl süreyle emzirmeleri önerilmektedir.

Meme kanserinde yaşam şekliyle ilişkili, değiştirilebilir risk faktörleri aşağıdaki gibidir:

  • Fazla kilolu ya da şişman (obez) olmak
  • Yeterli fiziksel aktivite yapmamak (hareketsiz bir yaşam sürmek)
  • Hiç doğum yapmamış ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmış olmak
  • Doğum kontrol hapı ve iğnesi kullanmak
  • Menopoz sonrası hormon tedavisi almak
  • Alkol kullanmak: Özellikle günde 1 bardaktan (1 bira, 1 bardak şarap, 1 duble sert alkollü
  • içecek) daha fazla alkol tüketimi riski daha çok arttırmaktadır.

 

Meme kanserinde değiştirilemeyecek risk faktörleri ise şunlardır:

  • Kadın olmak: Kadınlarda erkeklerden 100 kat daha fazla meme kanseri görülmektedir.
  • Yaş almak: Yaş arttıkça meme kanseri riski artmaktadır.
  • Belirli kalıtsal genlere sahip olmak (özellikle BRCA1, BRCA2 gibi)
  • Ailede meme kanseri öyküsünün olması: Birinci derece akrabalarda (anne, kız kardeş, kız
  • çocuk) meme kanseri görülmesi riski iki kat arttırmaktadır. Meme kanseri olan kadınların
  • çoğunluğunda (yaklaşık 10 kişiden 8’inde) ailede meme kanseri öyküsü olmadığını belirtmek önemlidir.
  • Kişinin bir memesinde kanser olması: Bu durum diğer memede ve aynı memenin diğer bölgelerinde kanser görülme riskini arttırmaktadır.
  • Yoğun meme dokusuna sahip olmak
  • Memede iyi huylu oluşumların (fibroadenom gibi) olması
  • Erken adet (mens) görmeye başlamak (özellikle 12 yaşından önce)
  • Menapoza 55 yaşından sonra girmek
  • Göğüse radyoterapi almış olmak

MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ

Memelerinizin normalde nasıl göründüğünü ve nasıl hissettiğinizi bilmek, meme sağlığının önemli bir parçasıdır. Meme kanserini olabildiğince erken yakalamak, başarılı bir tedavi şansı sunar. Ancak neyin aranacağını bilmek, düzenli mamografilerin ve diğer tarama testlerinin yapılmasının yerini tutamaz. Tarama testleri, herhangi bir belirti ortaya çıkmadan önce meme kanserinin erken aşamalarında bulunmasına yardımcı olur. Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi; memede ağrısız, zamanla büyüyen bir yumrunun (kitlenin) ele gelmesi, hissedilmesidir. Ayrıca ele gelen yumru (kitle) olsa da olmasa da aşağıdaki belirtiler de meme kanserinde görülebilmektedir:

  • Bir memenin tamamının veya kısmının şişmesi (belirgin bir yumru hissedilmese bile)
  • Memede ya da meme ucunda ağrı
  • Meme derisinde kaşıntı ve yanmayla belirgin yangısal durum (ekzema, mayasıl)
  • Meme ucunda çekilmeler
  • Memede portakal kabuğu görünümü
  • Meme derisinde tahriş
  • Tek taraflı meme ucunda akıntı (özellikle kanlı akıntı)
  • Memenin bir kısmında veya tümünde şişlik, memede şekil değişikliği
  • Meme ya da meme ucu derisinde kızarıklık, kabuklaşma, kalınlaşma
  • Koltuk altında yumru (kitle), bazen memede yumru hissedilmeden Önce, kanser koltuk

altında veya köprücük kemiğinin etrafında şişme veya yumruya neden olabilir.

Bu belirtilerden herhangi biri meme kanseri dışındaki durumlardan da kaynaklanabilmekle

birlikte sayılan belirtiler görüldüğünde, nedeninin bulunabilmesi için bir genel cerrahi

uzmanına muayene olunmalıdır.

TANI:

Meme kanseri ileri dönemlere gelene kadar belirti vermeyebilir. Bu nedenle yukarıdaki belirtiler tanı koymak için yeterli olmadığından en yakın sağlık merkezlerine başvurulması gerekmektedir. Meme kanserin erken dönemde tanı konması, tedavide başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını artırmaktadır. Bu nedenle 40-69 yaş aralığında tüm kadınlara 2 yılda bir mamografi çektirmesi önerilmektedir. Erken teşhiste en önemli faktör, kişinin bu konuda bilinçlenmesi, uygulanan yöntemin kadınlar tarafından kolay kabullenilmesi, yan etkilerinin az, kolay uygulanır, ücretsiz ve ekonomik olması ile tarama yöntemlerinin başarıya ulaşmasıdır. Kadınlara tarama merkezlerimizde özellikle erken tanı için aşağıdaki yöntemler öğretilmekte ve uygulanmaktadır.

 

KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ (KKMM):

KKMM kadının evinde tek başına rahatlıkla her an uygulayabileceği bir muayene yöntemidir. KKMM’ni etkili bir şekilde kullanabilmek için bu konuda yeterli eğitim almak ve öğrenilenleri sürekli, düzenli ve periyodik aralıklarla uygulamak gerekmektedir. Eğitim almak için merkezlerimize başvurulması yeterlidir.

Kadınlar 20 yaşından sonra her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır. Bu

muayene sırasında ayna karşısına geçilerek her iki memenin görüntüsünün simetrik olup olmadığına bakılır. Meme başı ve derisinde çökme veya çekilme, deride kızarıklık ve ödem varlığı incelenir. Bu muayene ile özellikle deriye ve meme başına yakın tümörler kadının kendisi tarafından erken evrede fark edilebilir. Kendini düzenli olarak muayene eden bir kadın, yeni gelişen bir kitleyi, meme derisi veya meme başındaki çekintiyi veya renk değişikliğini, asimetrik görünümü ayırt edebilir. Kanser şüphesi uyandıran kitleler diğer meme dokusundan daha sert yapıda (ceviz sertliğinde), sınırları net ayırt edilemeyen, hareketi kısıtlı ve genellikle ağrısızdırlar. Memesinde bir kitle fark eden kadının hemen doktoruna başvurması gereklidir Ayrıca iki yılda bir doktora meme muayenesi için gidilmelidir.

 

Klinik Meme Muayenesi:

40-69 yaş arası kadınlar ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapmalı, yılda bir kez de doktora meme muayenesi için gitmelidir.

 

Mamografi çekilmesi:

40-69 yaş aralığında; yakınması olmayan kadınlarda meme kanserinin erken tanısı için yapılır.

2 yılda bir çekilir. Tarama sırasında her iki meme için standart olarak birisi medyolateral oblik (MLO), diğeri kraniyokaudal (CC) olacak şekilde iki pozisyonda film çekilmesidir. Günümüzde kullanılan dijital mamografi cihazları ile kadınlarımıza daha konforlu hizmet sunulmaktadır.

 

Tedavi

Her hastanın tedavisi farklılık göstermekte olup; tedavi kararında hastalığın yeri, evresi, hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının var olup olmaması gibi birden fazla faktör etkilidir. Meme kanserinde cerrahi, ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaç tedavisi (kemoterapi) gibi farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır. Kanser Dairesi Başkanlığı WEB sitesinden meme kanseri ve diğer kanserler için dokümanlara ulaşabilir ve “Hangi Tarama Bana Uygun” linkini kullanarak size en yakın tarama merkezine yönlendirilebilirsiniz.


beyhekim_turkiye-isci-sendikalari-konfederasyonu-turk-is-il-temsilcisit7w93kqh.jpeg

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Sakarya Şubesi Başkanı Sn.Cemal YAMAN’ı ziyaret ettik.
Ziyaret sırasında Türk İş Konfederasyonuna bağlı olan sendika ve üyelerinin hastanemizden faydalanabilmeleri için kurumsal iş birliği anlaşmamızı da imzaladık.
Kendilerine ev sahipliğinden dolayı teşekkür ederken, Türk İş Konfederasyonu Üyelerine hizmet vermekten gurur duyacağımızı da belirtiriz.



YAŞAYAN BİR BESİN: ANNE SÜTÜ VE COVİD

Bebek beslenmesi tıp biliminde çok önemli bir yer tuttuğu için üzerinde ciddi ve kapsamlı araştırmalar yapılmış ve kesin sonuçlara ulaşılmıştır. İnek sütü ya da mama alan (yapay beslenen) bebeklerle anne sütü alan bebekler ileri yaşlara dek izlenmiş ve araştırılmıştır.

MAMA İLE BÜYÜYEN BEBEKLERİN ANNE SÜTÜ İLE BÜYÜYEN BEBEKLERE GÖRE;

• Kalp hastası olma riski
• Şeker hastası olma riski
• Kan kanseri olma riski
• Ani bebek ölümü riski
• Aşırı şişman (obez) olma riski
• Zatürre olma riski
• Orta kulak iltihabı olma riski
• Allerji – Astım olma riski
• Ağır ishal ve uzun süre ishal olma riski
• Psikiyatrik hastalık riski
• Anne ile bağlarının kopma riski
• Kronik bağırsak iltihabı (Chron hastalığı) olma riski
• Çölyak hastalığı olma riski DAHA FAZLADIR.
• Sık hasta oldukları ve kronik hastalıklara yakalanma riskleri daha fazla olduğu için beklenen ömürleri daha kısadır.
• Zeka puanları (IQ) daha düşüktür.
• Ekonomik araştırmalarda ileriki yaşlarda iş yaşamında daha az gelire sahip oldukları da saptanmıştır.
• Herhangi bir hastalıktan hastaneye başvuru ve yatış süresi daha azdır
• Covid gibi viral enfeksiyonlardan daha fazla korunur

EMZİRMEYEN ANNENİN EMZİREN ANNEYE GÖRE;

• Henüz bebeğine bakarken daha kolay gebe kalma riski,
• Kansızlık riski daha fazladır,
• Meme kanseri olma riski daha dazladır,
• Yumurtalık kanseri olma riski daha fazladır.

Anne sütü her annenin bebeğine her öğün için özel üretilir. Bebek düşük kiloluysa farklı, erken doğmuşsa farklı üretilir. Bebeğin bir öğündeki emmesi diğer öğün için sütün içeriğini yeniden hazırlar. Anne sütünün benzersiz yapısı ve içeriği mama ya da başka hiçbir besin öğesiyle tüm teknolojik imkânlar kullanılsa dahi üretilemez, benzetilemez. Nedeni, her bebeği özel olmasıdır. Eğer her bebek için ayrı mama her öğünde ayrı-ayrı üretilebilir ve bu mamada anne sütüne eş değer olursa işte o zaman “anne sütüne benzetilmiş” denebilir. Tahmin edeceğiniz üzere bu üretimi gerçekleştirmek şimdi ve sonsuza kadar İMKANSIZ.

Anne sütü emzirememek ve emmemek bir tür hastalıktır, mamada antibiyotik gibi bir ilaçtır. Araştırmalar ANNELERİN %99,9’UNUN İKİ BEBEĞİ BESLEYECEK KADAR SÜTÜNÜN OLDUĞUNU kanıtlamıştır. Emzirememek ya da emmemenin 3 nedeni vardır: Anne hastadır, bebek hastadır, emzirme tekniği hatalıdır. Bunun dışında hiçbir neden yoktur, sütüm kalitesiz, sütüm yetersiz gibi kavramlar tıp bilimi dışındadır, normal değildir. Eğer mama vermek ihtiyacı olmuşsa bebek mutlaka çocuk doktoru tarafından görülmeli, gerekirse enjektör ile antibiyotik alıyormuşçasına sorun saptanıp çözülene kadar mama verilmeli, sonra hızla anne sütüne geri dönülmelidir. Mama sadece; günde 20 gramın altında kilo alımı olan ve günde 4 den az kez çiş yapan bebeklere, geçici süre, doktor kontrolü ve takibinde kalarak, sorun bulunup çözülene kadar verilebilir. Bunun dışında mama verilmesine gerek yoktur. Zamanında ya da erken doğsun tüm bebekler ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir. Bunun dışında beslenme sadece ve sadece çocuk doktoru tarafından değiştirilebilir.

Özellikle Covid-19 pandemisi gibi ciddi ve yaygın enfeksiyonlarda yenidoğan bebekler özellikle risk altındadır. Anne sütü solunum yolu hastalıklarına karşı koruma sağlayan antikorlar içerir ve çeşitli immünolojik faydalar sunar. Bağışıklık sistemi destekler, barsak florasını sarar ve korur.

COVID-19 VEYA BAŞKA BİR KORONAVİRÜS ENFEKSİYONU (ŞİDDETLİ AKUT SOLUNUM YOLU SENDROMU, SARS-COV) OLAN KADINLARLA YAPILAN SINIRLI SAYIDAKİ ARAŞTIRMADA ANNE SÜTÜNDE VİRÜS TESPİT EDİLMEMİŞTİR. KISA BİR SÜRE ÖNCE ÇİN’İN WUHAN ŞEHRİNDE YAPILAN BİR ARAŞTIRMADA HAMİLELİKLERİ SIRASINDA COVID-19 GEÇİREN ALTI HASTADAN İLK EMZİRME SIRASINDA ANNE SÜTÜ ÖRNEKLERİ ALINDI VE BU ÖRNEKLER TEST EDİLDİ. TÜM ÖRNEKLERİN KORONAVİRÜS TEST SONUÇLARI NEGATİF ÇIKTI. DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN GÜNCEL REHBERİNE GÖRE, COVID-19 HASTASI OLAN KADINLAR İSTERLERSE BU ÖNLEMLERİ ALARAK BEBEKLERİNİ EMZİREBİLİR: 1. EMZİRME SIRASINDA AĞZINI VE BURNUNU KAPATAN BİR MASKE TAKMAK VE SOLUNUM HİJYENİNİ SAĞLAMAK. 2. BEBEĞE DOKUNMADAN ÖNCE VE DOKUNDUKTAN SONRA ELLERİNİ SU VE SABUNLA 20 SANİYE BOYUNCA YIKAMAK. 3. DOKUNDUĞU YÜZEYLERİ DÜZENLİ OLARAK TEMİZLEMEK VE DEZENFEKTE ETMEK. ANNE COVID-19 NEDENİYLE BEBEĞİNİ EMZİREMEYECEK KADAR HASTAYSA SÜTÜ SAĞMA, YENİDEN EMZİRME (BEBEĞİN HİÇ EMZİRİLMEDİĞİ VEYA ÇOK AZ EMZİRİLDİĞİ BİR DÖNEMDEN SONRA EMZİRMEYE TEKRAR BAŞLAMAK) VEYA ONAYLI SÜT BANKALARINA BAĞIŞLANAN ANNE SÜTLERİNDEN YARARLANMA GİBİ YÖNTEMLERLE BEBEĞİNE GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE ANNE SÜTÜ VERMEK İÇİN DESTEK ALMALIDIR.

Anne sütü yılda milyonlarca çocuğun hayatını kurtaran bir besindir, özellikle savaş-doğal afet gibi olağanüstü şartlarda temiz kalan tek besin maddesidir. Anne sütü yaşayan bir besindir, stabil ya da sabit değildir. Bebeğin organ, boy-kilo, zeka gelişimi için gerekli tüm maddeleri tam ihtiyacı kadar içerir. Büyümeyi hızlandıran “epidermal büyüme faktörü” anne sütünde en yüksek konsantrasyonda bulunur. Alerji yapmaz, ekonomiktir. Öyle ekonomiktir ki hesaplandığında ilk 6 ay mamaya harcanan paranın daha azı ile evinize size özel gelen emzirme hemşiresi dahi tutabilirsiniz. Anne bebek arasındaki psikolojik bağı sağlar, annelik hissini ve “bir anneye sahip olma” duygusunu yaratır. Anne sütünün protein içeriği inek sütünden ya da mamadan daha kalitelidir, böbreğe olan yükü de daha azdır. Zeka için hayati öneme sahip protein yapıtaşları sadece anne sütünde ve o bebeğe özel üretilmiştir. Anne sütü henüz ilk emzirmede barsakları kaplayarak bebeğin koruma kalkanını şekillendirir, barsakların demiri emmesi için daha iyi ortam oluşturur, ishalden korur. Gaza neden olan laktoz şekerini sindiren ve bebeği gaz sancısından koruyan laktaz enzimi anne sütünde bulunur. Bu laktoz kemikleri oluşturan kalsiyumun emilimini ve barsaklarda ki iyi huylu, koruyucu bakterilerin üremesini artırır. İleriye dönük alerji gelişimi riskini de azaltır. Anne sütünde yağ sindirimini sağlayan lipaz enzimi bulunur. Lipaz, özellikle sindirim sistemi tam gelişmemiş prematüre bebeklerde, yağın sindirilmesinde ve emilmesinde önemli rol oynar. Anne sütündeki lipazın paraziter hastalıkları önleyici etkisi de vardır. Yağlar, yenidoğan bir bebek için başlıca enerji kaynağıdır. Yağlar, bebeğin beyin gelişimi için gerekli yağ asitlerini sağlar. Gözde retina fonksiyonları için gerekli olan doymamış yağ asitleri, anne sütünde yüksek oranda bulunur. Yağlar hücrelerin zar yapısına girer ve sütteki bazı vitaminlerin ve hormonların taşıyıcısı olur. Sabahları düşük olan yağ düzeyi, günün ilerleyen saatlerinde artar. Emzirme döneminin sonunda da yağ oranı daha yükselip, doygunluk sağlar. Böylece doyan bebek memeyi bırakır ve şişmanlık riski olmaz. Ancak bu doyma hissi mama gibi fabrikasyon beslenme ürünlerinde olmaz, bebekler şişmanlık riskine girer. Anne sütündeki minerallerin böbrek yükü aynı orandaki mama ve inek sütünden azdır. Anne sütünde demir düzeyi düşük olmasına rağmen etkinliği ve emilimi fazla olduğu için hem fayda sağlar hem yük oluşturmaz. Anne sütünün tuz miktarı düşüktür. Anne sütünün D vitamini içeriği bebekler için yetersizdir bu nedenle yenidoğan döneminden 1 yaşına kadar mutlaka D vitamini takviyesi verilmelidir. Anne sütünün demir içeriği zamanında doğan bebekler için 4., erkendoğan bebekler için 2. Aydan sonra yetersiz kalır ve mutlaka dışarıdan takviye verilmelidir. Aile sağlığı merkezlerinde başlanan demir ve D vitaminini mutlaka önerildiği gibi kullanmalısınız.

Sezaryenle doğan bebekler hayata 1-0 yenik başlarlar. Özellikle bağışıklık sistemleri zayıftır ancak bu bebekler anne sütü emerlerse 2. Ayda topu ağlara gönderip eşitliği yakalarlar. Sezaryen doğum emzirmeye engel değildir. Bu annelerde normal doğum yapan anneler gibi rahatça bebeklerini emzirirler. Sadece ilk hafta yaşanan geçici zorluklar nedeni ile emzirilemeyen birçok bebek vardır, bu bir hatadır, sezaryen ile doğum sadece tıbbi nedenlerle yapılmalı, “ben emziremeyeceğim” düşüncesi akıldan çıkartılmalı, özellikle ilk başta gelen kolostrum (altın süt) ağza sürülerek dahi bebeğe verilmelidir. Sezaryende ilk hafta kolostrum koyu ve meme kanal ve delikleri hazır olmadığı için yaşanan emzirme güçlükleri kolayca aşılır. Bunun için en yakın yenidoğan biriminde emzirme hemşiresi ya da çocuk doktoru ile görüşmeniz yeterlidir. Onlara “emzirmek istediğinizi, buna hazır olduğunuzu” mutlaka söyleyin.

Anne sütü yaşamdır.



Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri

Rahim Ağzı Kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türünden biridir ve dünyada en sık görülen jinekolojik kanserlerin ilk sıralarında yer alır. Rahim ağzı kanseri, rahmin vajinaya bağlanan boyun şeklindeki kısmının ‘serviks’ denilen rahim ağzında gelişen bir kanser türüdür. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara, rahim ağzında siğillere neden olan, insan papilloma virüsü (HPV) rahim ağzı kanserine en sık neden olan biyolojik etkendir.

Rahim Ağzı Kanseri İçin Risk Faktörleri:

İnsan Papilloma virüsü (HPV)
Cinsel yollarla bulaşan enfeksiyonlar
16 yaşından önce erken yaşta ilk cinsel ilişki
Tütün Kullanımı
Organik olmayan ve düzensiz beslenme (meyve ve sebze tüketiminin az olması)
Çok eşli olmak

Rahim Ağzı Kanseri Belirtileri

Adet dışında oluşan düzensiz vajinal kanama
Vajinal akıntının kokulu ve çok olması
Cinsel ilişki esnasında ağrı veya kanama
Menapoz sonrasında lekelenme veya kanama

Rahim Ağzı Kanseri Belirtileri Tanı Yöntemleri:

Tarama ve erken teşhis ile tedavisi yüzde yüz mümkün olan rahim ağzı kanseri, günümüzde kanserden ölüm nedenleri arasında çok geride yer almaktadır. Rahim ağzı kanser taraması SMEAR Testi ile yapılır. SMEAR testi normal muayene esnasında rahim ağzından bir fırça yardımı ile alınabilen ağrısız bir işlemdir, Yılda bir defa alınması gerekir. Şüpheli durumlarda ek testler yapılır.

Bu yüzden yılda bir kez şikayetiniz olmasa dahi kadın doğum muayenesi olmanızı öneririz.

Rahim Ağzı Kanseri Tedavisi:

Rahim ağzı kanserinde 2 tür tedavi ortaya çıkıyor. Genel olarak kanser erken evrede teşhis edilmişse cerrahi ile tedavi edilir. Kanser rahim ağzı dışına çıkıp, rahmin yanlarına yayılmışsa radyoterapi ile tedavi edilir. Tümör büyüdükçe hastaların tedavisinde kemo-radyoterapi ilk tedavi seçeneği olarak düşünülür.

Rahim ağzı Kanser Neden Önemli?

Rahim ağzı kanseri önlenebilen bir hastalıktır.
Rahim ağzı kanseri erken teşhis edildiğinde %100 tedavi edilebilir.
Rahim ağzı kanserinden ölüm tamamen engellenebilir.



Koronavirüs için tek bir besinin veya gıda takviyelerinin hastalığı önlediğine dair kanıt bulunmamaktadır ancak virüse karşı en önemli savaşçımız bağışıklık sistemimizdir ve bağışıklık sistemimizi korumak için ise ilk adım sağlıklı beslenme !!

Yeterli ve dengeli beslenin
C vitamini içeriği yüksek, çeşitli taze meyve ve sebzeleri günde 5-6 porsiyon tüketmelisiniz
Doğal gıdaya ve mevsim sebzelerine yönelin. Özellikle bu aylarda lahana, karnabahar, brokoli, pırasa gibi kükürtlü mevsim sebzeleri içerisinde yüksek miktarda antioksidan barındırır.
Beslenmenizde tam tahıllı ürünlere mutlaka yer verin.
Kuru baklagiller ile hem lif hem de bitkisel proteininizi alın.
Soğan ve sarımsak içerdikleri kükürt bileşikleri ile bağışıklık sistemini güçlendirir.
Zencefil, zerdeçal ve baharatları yemeklerinize ilave edebilirsiniz.
Sert kabuklu yemişler ve yağlı tohumları (ceviz, fındık, badem..) diyetinize ekleyin.
Her gün en az 2 litre su içmelisiniz.
Ihlamur, kuşburnu, ada çayı içebilirsiniz.
Düzenli ve kaliteli uyku önemli, her gün 6-8 saat uyumaya ve dinlenmeye özen gösterin.

En kısa zamanda sağlık ve huzur dolu günlere geri dönmek dileğiyle…



Beyhekim Resmi Logo

YENİLİYOR, YENİLENİYOR, GELİŞİYORUZ





Son değişiklik zamanı: 23.07.2024, 22:35



Özel Beyhekim Hastanesi – Her Hakkı Saklıdır.



Powered by: EVS Dijital

Son değişiklik zamanı: 23.07.2024, 22:35